KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ
Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Annesi ona çok güzel bir kırmızı başlık yapmış.
Böylece küçük kızın adı ,Kırmızı Başlıklı Kız olmuş.
Bir gün annesi,’Büyük annen hasta, yaptığım bu keki ona götürür müsün?’demiş.
Kırmızı Başlıklı Kız keki almış ve yola koyulmuş.
Annesi arkasından‘’Sakın ormanda yabancılarla konuşma’’ diye seslenmiş
Kırmızı Başlıklı Kız,‘’Tamam anne ,yabancılarla konuşmam! Biliyorum!’demiş.
Kırmızı Başlıklı Kız, şarkı söyleyerek ,çiçek toplayarak yoluna devam etmiş.
Fakat arkasında kocaman bir kurt onu izliyormuş.. Az sonra kurt, Kırmızı Başlıklı Kızın yoluna çıkmış ve ona’’Güzel kız nereye gidiyorsun ?’’ diye sormuş.
‘’Büyükanneme gidiyorum .Hasta yatıyor.’’ diye cevap vermiş, Kırmızı Başlıklı Kız.
Sonra annesinin sözlerini hatırlamış. ‘’Yabancılarla konuşmamam lâzım’’
demiş ,yoluna devam etmiş.
Kurt‘’Güle ,güle !’’demiş,Kırmızı Başlıklı Kıza.Ve arkasından koşa ,koşa Büyükannenin evine gelmiş.Büyükanne yatakta hasta yatıyormuş.
Kurt öyle açmış ki, Büyükanne’yi çiğnemeden bir lokmada yutuvermiş.
’Hımmm, ne güzelmiş!’demiş. Sonra Büyükanne’nin geceliğini giymiş, onun başlığını ve gözlüğünü takmış,yatağa yatmış
Kırmızı Başlıklı Kız Büyükannesinin evine gelmiş.’’Merhaba Büyükanne! Ben geldim, Kırmızı Başlıklı Kız!’’‘’İçeri gir ,içeri gir.Bugün çok güzel görünüyorsun’’ demiş
Kurt.
‘’Nasılsın Büyükanne?,Sana güzel pastalar getirdim’’ demiş Kırmızı Başlıklı Kız.
‘’Çok teşekkürler ,bugün çok daha iyiyim.Bu pastalarda ne kadar güzel böyle!’’ demiş kurt.
Kırmızı Başlıklı Kız, Büyükannesini biraz tuhaf bulmuş.
‘’Büyükanne, neden kulakların çok büyük?‘’Seni daha iyi duyabilmek için.’’
‘’Büyükanne, neden gözlerin çok büyük?’’‘’Seni daha iyi görebilmek için.’
‘’Büyükanne ,kolların neden çok büyük?’’‘’Seni daha iyi kucaklayabilmek için!’’
‘’Ama Büyükanne neden dişlerin çok sivri?’’‘’Seni daha iyi yiyebilmek için.’’
demiş kurt ve kızın üstüne atlamış..
Kırmızı Başlıklı Kız korkuyla kaçmış.‘’İmdat! İmdat! Yardım edin’’ diye bağırmış.
Ormanda dolaşan bir oduncu , Kırmızı Başlıklı Kızın sesini duymuş,hemen yardımına
koşmuş .Baltasıyla kurdu öldürmüş. Büyükanneyi kurdun karnından çıkarmış.
Kırmızı Başlıklı Kız hemen Büyükannesine sarılıp,’’nasılsın Büyükanneciğim’’demiş.
Büyükanne çok halsiz olmasına rağmen,’’İyiyim’’ diye cevap vermiş. Kırmızı Başlıklı Kız,
oduncuya çok teşekkür etmiş, getirdiği pastalardan, oduncuya ve Büyükannesine ikram etmiş.
Kara Tren
Evvel zaman içinde bir orman varmış. Bu ormanın kenarından tren yolu geçermiş. Her gün bir tren kasabadan kente giderken bu ormanın yamacından geçermiş. Ormandaki hayvanlar treni çok severlermiş. Tren ormanın kenarına gelince düdüğünü öttürür haber verirmiş: Düüüüüütt!.. O zaman hayvanlar ormanın kenarına koşarlarmış. Tavşanlar, sincaplar kulaklarını sallayarak onu selamlarmış. Çiçekler bile başlarını sallar, kuşlar onunla yarışırlarmış. Trende keyifli keyifli çuf, çuf çuf çuf eder, puf puf puf diye dumanını çıkararak geçer gidermiş.
Obur Kaplumbağa
Bir varmış, bir yokmuş,
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,
Allah’ın yarattıkları buğday tanesinden çokmuş.
Kimi kavak gibi uzun, kimi kabak gibi tombulmuş, Kimi yürürken tıs tıs eder, kimi kuş gibi uçarmış.
Yeşil mi yeşil, güzel mi güzel bir orman içinde iki arkadaş kaplumbağa yaşarmış. Birinin adı Meyşa diğerininki ise Tişni imiş. Meyşa ile Tişni çok iyi arkadaşmış.
Meyşa hareketli, yardımsever, çalışkan, dost canlısı bir kaplumbağaymış. Tişni ise tembel, dünyayı umursamayan, herkesten uzak durmayı seven bir kaplumbağaymış. Tek arkadaşı Meyşa imiş. Meyşa ve Tişni her akşam aynı ağacın altında buluşurlarmış.
Meyşa her gün sabah uzun uzun yürür, yolda gördüğü hayvanlarla tanışır, arkadaş olurmuş. Tisni’ninse her gün yaptığı tek şey bol bol yemek yemek ve uyumakmış.
Meyşa, Tişni’ge devamlı olarak;
— Haydi, Tişni sen de biraz gez, hareket et, çok şişmanladın, dermiş. Tişni ise;
— Biz kaplumbağalar zaten yavaş hayvanlarız; bizim hareketimizden ne olacak, diyerek yatarmış. Sürekli yemek yediğinden çok obur bir kaplumbağa olup çıkmış. Bulduğu her otu yiyormuş. Meyşa ona;
— Her otu yeme zehirlenirsin, dermiş ama o bildiğinden hiç şaşmaz, kimsenin sözüne kulak asmazmış.
Bir gün Meyşa, Tişni’yi ormanda gezmeye ikna etmiş. Birkaç adım gidince Tişni “Yoruldum!” diye şikâyet etmiş.
Dinlenmek için bir yerde durmuşlar. Sürekli boğazını düşünen Tişni, yiyecek bulmak için etrafa bakmaya başlamış. Daha önce görmediği kırmızı meyveli bir sarmaşık görmüş. Yemek için meyvelere doğru ilerlemiş. Meyşa;
_ Hayır, Tişni onları yememeliyiz. Ne olduğunu bilmiyo-
ruz, zararlı olabilirler, demiş.
_ Baksana kırmızı kırmızı meyveler. Ne kadar da güzel
Görünüyor, gel sen de ye, demiş Tişni,
Meyşa yememesi için çok yalvardıysa da Tişni’yi vazge-
çiremernis. Tişni hem yiyor hem de Meyşa’yı;
— Gel gel, sen de ye çok lezzetli, diye çağırıyormuş.
Tişni tıka basa yedikten sonra uyumaya gitmiş. Daha yeni uykuya dalmış ki dayanılmaz bir karın ağrısiyla uyanmış.
Meyşa, arkadaşının yanına koşmuş; ama elinden gelen hiçbir şey yokmuş. Tişni karın ağrısıyla kıvranıyormuş. Meyşa ne yapacağını şaşırmış. Aklına arkadaşı geyiği çağırmak gelmiş. Geyik hastalıklardan anlarmış. Koşa koşa geyiğin yanına gitmiş. Tişni’nin başına gelenleri ona anlatmış. Geyik şifalı otlardan bir ilaç hazırlamış. Tişni’ye bunu içirmiş.
Tişni o günden sonra bir daha asla bilmediği yiyecekleri yememiş. Meyşa ile birlikte her gün ormanda uzun yürüyüşler yapmış. Meyşa artık onun çok yemesine de engel oluyormuş. Tişni şişmanlıktan kurtulmuş, sağlıklı bir kaplumbağa olmuş. İki arkadaş ormanda uzun yıllar yaşamışlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder